İMAM HÜSEYİN

Alevilikte üçüncü imam olan İmam Hüseyin, 625 ya da 626 yılında Medine'de doğmuştur, Ali ile Fatıma'nın ikinci oğludur.

Lakabı Eşşehit, künyesi Ebu Abdullah’tır .Hz. HüseyinŞehitler Şahı diye anılır. İslamiyet'in en umutsuz döneminde; canını, evlatlarını, akrabalarını Kerbela çölünde feda ederek Peygamber yolunu canlandırmasıyla, müminlerin gönlünde sultan olarak taht kurmuştur.

İmam Hüseyin, kardeşi İmam Hasan'ın, Muaviye ile anlaşmasına ses çıkarmasa da Muaviye'ye asla biat etmedi, baş eğmedi. Muaviye 680 yılında ölüp de Yerine oğlu Yezit geçince bunu da kabul etmedi.

Yezid, halife olunca Medine Valisi Utbe oğlu Velid'e, İmam Hüseyin'den gerekirse zorla hemen biat almasını, direnirse öldürtmesini, bu konuda hiçbir geciktirmeye meydan vermemesini emreden bir mektup gönderdi. İmam Hüseyin, Yezid’in baskısına direndi.

Onun Yezid’e biat etmeyip Mekke’ye gitmesi bir tür başkaldırı işareti gibi algılanıyordu. Bu yüzden Kûfeliler, Suradoğlu Süleyman’ın evinde toplandılar ve İmam Hüseyin’e bir davet mektubu yazdılar. Bu mektupta Emevilere karşı Haşimileri tüm güçleri ile destekleyeceklerini, Yezid’in de Hüseyin’in düşmanı olduğunu bildiklerini, Yezid yerine kendisine biat edeceklerini söylediler. Mektupta kendilerinin vali ile yapılan toplantılara  ve katılamıyacaklarınıda katılmadıklarını da belirtiyorlardı. Öyle ki bu davet mektupları iki torbayı doldurmuştu.

İmam Hüseyin, Kûfelilerin davetinin ne kadar gerçek olduğunu öğrenmek için Amcası Akil’in oğlu Müslim’i oraya gönderdi. 9 Temmuz’da Kûfe’ye varan Müslim, hemen İmam Hüseyin adına biat almaya başladı. Biat edenlerin 12 bin ile 20 bin arasında olduğu bildirilmiştir.

 

Yezid bunu öğrenince Kûfe Valisi Numan’ı azlederek yerine zalimliği ile ünlü Basra Valisi Ziyadoğlu Ubeydullah’ı getirdi. Yezid, Ubeydullah’a yazdığı mektupta, “Kûfe’ye git, İbni Akil’i yakala, öldürüp başını bana gönder. Kûfe’de Ali soyundan kimseyi sağ bırakma!” demişti.

Ubeydullah Kûfe’ye geldi ve Müslim’i yakalatıp öldürttü. Müslim, ölümünden 20 gün önce Şah İmam   Şah İmam Hüseyin’e yazdığı mektupta, halkın kendisine biat ettiğini yazmıştı ama durumun tersine döndüğünü bildirme imkanı bulamamıştı.

İmam Hüseyin Kûfe’de ortamın uygun olduğunu sandığından 9 Eylül’de Kûfe’ye doğru yola çıkmıştı. Abbasoğlu Abdullah ise Kûfelilerin güvenilmez olduğunu, Mekke’de kalmasını veya Ali yandaşlarının çok olduğu Yemen’e gitmesini önermişti.

İmam Hüseyin’in harekete geçtiğini gören Saidoğlu Amr onu engellemek istedi ise kafile yoluna devam etti. Topluluk, yolda ünlü ozan Ferezdak ile karşılaştı. İmam Hüseyin ona Kûfe’deki durumu sordu. Ferezdak şu cevabı verdi: “Halkın kalbi seninle; kılıçları ise Emevilerledir.”

Yola devam eden Hüseyin ve ekibi Kûfe’de Müslim’in şehit edildiğini öğrendi. Bir durum değerlendirilmesi yapıldı. Müslim’in oğulları ve kardeşleri “Ya intikamımızı alalım veya biz de öldürülelim.” dediler. Bunun üzerine Kûfe’ye gidiş yolculuğu sürdürüldü.

Kûfe'yi denetim altına alan Yezid'in bir numaralı adamı Ubeydullah, İmam Hüseyin'i tutup getirmesi için önce Hür adlı komutanı, sonraEbu Vakkas'ın torunu Ömer komutasında 10 bin kişilik bir orduyu yolladı.  Ömer; Yezid’e biatı şart koştu.

Hüseyin ve yanındakiler bunu kabul etmeyince aralarında çarpışma başladı. Sonunda Kerbela’da başta Hüseyin olmak üzere Peygamber soyundan gelen 72 kişi şehit edildi. Tarih, 10 Ekim 680 idi (Arap takvimine göre 10 Muharrem) Çocuklar bile oklandı. Kadınlar koşumsuz develere bindirilip esir olarak Şam’daki Yezit’in sarayına yollandılar.

İmam Hüseyin’in kesik başı da Yezit’e gönderildi.

Kerbela şehitlerinin naaşları ertesi gün Beni Esad kabilesinden Gadıriyye köylüleri tarafından gömüldü. Kerbela şehri işte bu şehitlerin çevresine kuruldu.

Bu, katliam, halk arasında gizliden gizliye büyük tepki yarattı. Halkın çoğu Yezid'e lanet ediyordu. İslam dünyası açık açık iki büyük gruba ayrılmıştı: Bir yanda Hüseyin’e ağlayanlar; bir yanda da Yezit’in saltanatını tutanlar.

İslam dünyasında Alevilik; Hüseyin yanlılarının görüşü; Sünnilik ise Yezit (Emevi) yanlılarının görüşü olarak şekillendi ve çeşitli biçimler altında yaşayarak bugünlere kadar ulaştı.

Hemen belirtelim ki İslam Peygamberinin torununun ailesiyle birlikte katliama uğraması; Araplardan çok Türkler ve Farslar arasında yankı bulmuştur.

Türk Aleviler, acıyı yüreklerinde yaşatmışlar ve Muharrem ayının onuncu günü meydana gelen bu katliamda şehit olanlara saygılarını sunmak için Muharrem orucu tutmuşlardır. Tutulan bu matem orucunun bir adı da Aşur orucudur. Çünkü; 10 Muharrem’in özel adı Aşure’dir.

Alevi-Bektaşi ozanları; kerbela katliamını anlatan sayısız ağıtlar (mersiye) söyleyerek Hüseyin’in yasını tutmuşlardır.

Hüseyin’i Kerbela’da katleden Emevi ordusu; daha sonra Asya’daki Türk illerine saldırıp buraları da yakıp yıktılar; öyle kan akıttılar ki bundan değirmen döndürdüler. Soyulan, kırılan, esir edilen Türkler; kendi kaderleri ile Ali ve evladının kaderinin aynı olduğunu görünce bu aileye (Ehl-i Beyt) gönülden bağlandılar. Onların inancını sahiplenip Alevilik adı altında yüzyıllarca taşıdılar.

Türklerdeki Hüseyin sevgisinin tarihsel nedeni işte budur.

 

Kaynak: Alıntı; http://karacaahmet.org.tr/alevilik.asp?id=31

Etiketler