HIDIR ABDAL ZAVİYESİ VAKFI VE DÜZENLENMİŞ PADİŞAH FERMANLARI

Selçuklular'da başlayan tekke ve zaviye şeyhlerinin korunması ve bu kurumların tamamen vakıflara bağlanmış olması geleneği, Osmanlılar döneminde de süre gelmişti.

Vakıfların, Türk-İslam kültürünün yüzyıllar boyu egemen olduğu sahalarda seçkin bir yeri olduğu bilinir. Kaynağını dini inançlardan alan vakıf ise, "bir mal veya mülkü veya yapılan bir hizmeti hayır işine bağışlama" olarak tanımlanır. Eski bir deyimle, "Sadaka-i Cariye", olarak da bilinen hayır  işlerinden sayılan vakıflar, İslam dünyasında insana faydalı her alanda hizmet vermiş ve vermektedir.

Kurucusunun adıyla resmi belgelere geçen "Hıdır Abdal Sultan Zaviyesi Vakfı" da bu hayır işini, "Zaviyeye konuk olan ayende ve revende’yı (gelip geçeni) ağırlamak, yedirip içirmek ve istirahatlerini karşılamak" gibi hizmetleri yerine getirmişti.

İyilik yapmak, sadaka vermek, ihsanda bulunmak gibi başkalarına yardımı teşvik eden pek çok ayet-i kerim'in yüce kitabımız Kur'an da yer aldığını her Müslüman bilir. Bunlardan iki örnek alıyoruz.

"Sevdiğiniz şeylerden sadaka vermedikçe, siz cennete giremezsiniz. Allah yolunda her ne harcarsanız, muhakkak Allah onu bilendir" (Al-i İmran suresi, A.2)

"Mallarını Allah yolunda harcayanların hali, her başağa yüz daneli yedi başak bitiren bir tohumun  hali gibidir. " (Bakara Suresi, 2)

Büyük düşünür ve bilginlerden  Şeyh Şadi-i Şirazi de, "Malının zekatını çıkar ver, Çünkü bağcı üzüm çubuğunun fazlasını keserse, çubuk daha fazla üzüm verir." der. Böylece, Allah yolunda topluma hayırlı olma ve hizmet etmek duyguları, vakıfların yaygınlaşmasında en büyük etken olmuştur.

"Hıdır Abdal Zaviyesi Vakfı", Evkaf Nezaretinin müdahalesi olmadan, kendi özel mütevvellileri (zaviyedarları) tarafından idare edilen (Elzze Kiram vakıflar) türündendi. Bu tür vakıflara "Elzze Vakıfları"da denirdi. Elzze, aziz sözcüğünün çoğuludur, Abid ve Kerameti görülen kutsal kişiler anlamındadır.

Böyle bir özelliğe sahip kişilerin ise, toplum üzerinde büyük etkisi vardı. Bununla ilgili olarak, Osmanlılar da tahta çıkan her padişah döneminde, ülke çapında hizmet gören vakıflara, yeni fermanlar düzenlenmesi geleneği geçerliydi. Hıdır Abdal Zaviyesi Vakfı'na da her padişah döneminde bu tür fermanlar verilmiş ve böylece vakfın devamı sürdürülmüştür. Vakıf, "evlad-ı vakıf" dan, günümüz deyimi ile kurucusunun soyundan gelen" zaviyedar) denilen kişiler tarafından yönetilmiştir. Süresi dolanın yerini, zaviyedarlık görevini yine Hıdır Abdal Soyundan olan bir veya bir kaç kişi üstlenmiştir. Vakfı yöneten zaviyedarın dirayetli, güzel ahlak sahibi, saygıya değer nitelikleriyle donanmış olması gerekmiştir.

Böyle bir uygulama ile, babadan oğula geçen vakfın yüzyıllar boyu ayakta kalarak devam ettiği muhtelif tarihli fermanların tetkikinden anlaşılıyor. Oysa, kuşaktan kuşağa gelen yönetim nedeniyle, el değiştiren bu belgelerin büyük bir kısmı zamanın akışı içinde zayi olup gitmiştir.

Kitabımızda konu edilen fermanlar ise, yaşadığı yıllarda, Ocak Köyü'nün seçkin kişilerinden sayılan rahmetli Muharrem Erkul'un koruduğu belgeler arasında bulunmuş ve bir rastlantı sonucu elimize geçmiştir.

Tarih yönünden bakıldığında bu fermanlar, birer "vakfıyye" niteliği taşır. Bilindiği gibi vakfiyye, bir vakfın koşullarını bildiren resmi senettir. Bu açıdan elimizdeki fermanları önemli birer belge olarak görmekteyiz. Çünkü bunlar, bize geçmişte Ocak Köyü'nün belirli zamanlarda hayat ve kültürüne ait çeşitli olaylarını öğrenmemize yardımcı olurlar. Bunun yanı sıra, köyün ekonomik ve sosyal yapısında bir sembol olan Hıdır Abda Zaviyesi Vakfı'nın nasıl bir yöntemle yönetildiğini ve vakıftan kimlerin faydalandığını belirtirler.

Eskiler: "Kuzeyde Dutbeli denilen yöreden, güneyde Efeler Çayı yöresine kadar uzayan yerlerin, zamanında Hıdır Abdal Sultan'a yurtluk olarak verildiğini..." söylerlermiş. Ne var ki, vakıfla ilgili elimizdeki fermanlarda çiftlik deyimi ile anılan arazi hudutları belirlenmemiş olduğundan, günümüzde bu toprakların nerelere kadar uzandığının saptanması mümkün değildir.

Şu gerçeği de belirtelim ki, Hıdır Abdal'ın kendisine yerleşim yeri seçtiği Ocak Köyü, insanların geçimlerini tam olarak sağlayabilecek verimli topraklara sahip değildi. Buna karşın engin manzarası, güzel havası ve soğuk sularıyla ünlüydü. Kanımızca Hıdır Abdal Sultan, göze ve öze seslenen bu üç niteliği nedeniyle, yerleşim yerini dağ eteklerinde kurmuş, eskilerin dile getirdikleri daha engindeki düz ve verimli araziyi de, geçimi için düşünmüştü.

Hıdır Abdal Sultan'a sınırları çizilmeden yurtluk olarak verilen topraklar, köyün kurulduğu ilk dönemlerde, aynı aile topluluğunun ortak malı olarak ekilip biçilmiştir. Bu durum vakfın evlatlık vakıf (babadan oğula geçen) olarak yönetilmesini gerektirmiş ve şeyhlik makamına ortak olarak sahip çıkılmıştır.

Daha sonraki yıllarda bu tür vakıfların yönetimine devlet yeniden yön vermiştir. Buna göre, vakıf şeklinde kurulan zaviyelerde yönetimin birden çok kişinin elinde olması sakıncalı görüldüğünden, ortaklık hükmü yürürlükten kaldırılmış, devletin düzenlediği ferman (berat), hak sahiplerinden yalnızca bir veya bir kaç kişiye verilmiştir. Ortaklık usulü bir süre sonra yeniden değiştirilmiş, yeni sistemle de, aynı soydan gelenlerden, hangisi zaviyede post-nişin veya şeyh ise, ancak o kişinin zaviye vakfını yöneteceği hükmü konulmuştur.

"Hıdır Abdal Sultan Zaviyesi Vakfı" nın, zaman zaman değişikliklere uğrayan bu ana kurallar uyarınca yöneltildiğine muhtelif tarihte düzenlenmiş padişah fermanları ışık tutuyor. Bu fermanların hepsi de, padişahın alameti şerife denilen tuğralı buyruğunu taşıyor.

Divan-ı hat, olarak bilinen bir yazı türü ile kaleme alınmış mevcut fermanları, düzenleme tarihi ve fermanda tuğrası bulunan padişahlar dönemi itibariyle aşağıya alıyoruz.

Düzenleme tarihi

 

Ferman     Belge                 Hicri           Miladi                              Padişah Dönemi
   No            No

   1                 6                    1178          1763                               III. Mustafa   (1757-1774)

   2                 7                    1237          1822                               II. Mahmud  (1808-1839)

   3                 1                    1268          1853                               Abdülmecid  (1839-1861)

   4                 2                    1290          1875                               Abdülaziz     (1861-1876)

   5                 3                    1290          1875

   6                 4                    1290          1875                               Abdülaziz döneminde dört

   7                 5                    1290          1875                               adet ferman düzenlenmiş

   8                 8                     1304         1888                               II. Abdülhamid (1876-1909)

4-7  sırada  yazılı  Padişah  Abdülaziz  döneminde,  1290 (1875) rebü'ilevvel ayının dokuzuncu günü, Hıdır Abdal evlatlarından dört kişiye ayrı ayrı düzenlenen dört adet fermanın ortak yanı, vakfa ait birer çiftlik arazisinden söz edişidir. Zaviyedarlık hisseleri de ayrı ayrı gösterilmiştir. Fermanlar ayrıca "Zaviye-i mezkure derununda ayende ve revendeye ıt'am-ı taam ettirmek şartıyla... (adı geçen zaviyede gelen ve geçene yemek yedirmek koşuluyla) Yönetici olacaklarını belirtiyor. Bu deyimler, "Hıdır Abdal Sultan zaviye'si Vakfı'nın ana görevinin, daha öncede açıkladığımız gibi, zaviyeye konuk olarak gelenleri yedirip içirmek olduğunu ortaya koyuyor.

Bu dört ferman da görülen eşdeğer özelliklerden biri de, metinlerinde "Aşutka karyesinde kain Hıdır Abdal Zaviyesi Vakfından bir çiftlik arazi evkafının ... “sözlerinin yer aldığıdır. Bu bilgilerden, o tarihlerde Aşutka (Dutluca) da, Hıdır Abdal Zaviyesi Vakfı'na ait arazinin var olduğunu anlıyoruz. Yalnız zaviyedarları ismen değişik olan, öteki bilgileri de benzer bulunan bu dört ferman'ın, birinin Osmanlıca yazılmış aslını ve çevirisini aşağıya alıyoruz.

FERMAN NO 4

4 Nolu Fermanın Türkçesi şöyle;            

Nişan-ı Şerif-ı alişan sami mekan min hakan-ı sultanı ve tuğra-yı garra-yı ser sitan-ı cihan-ı hakani nüfize bil-avn-ir, rahman hükmü oldur ki:

Binikiyüzyetmişyedi senesi zilhiccesinin onyedinci günü taht-ı ali baht-ı Osmanı üzere cülüs-u hümayun meymenet makrunum vaki olup umumen tecdid-i beravet olunmak kalde-i mer'iyye-i saltanat-ı seniyyeden olduğuna binaen evkaf-ı hümayun-u şahaneme mülhak olduğundan Arapkir kazasına tabi” Aşutka kariyesinde kain Hızır Abdal zaviyesi vakfından bir çiftlik arazi evkafının bervcedh-i meşruta zaviyedarlık hissedarlığı mutasarrıfı olan vakıfdan Abdurrahman veled-i şeyh Mehmed ziyde salahanın yedinde olan atik berat bit- taktim tecdidi rica olunmaktan naşi kuyuda müracaat olundukta hissedarlık-ı mezküre binikiyüzyetmişbeş senesi muharreminin onbirinci günü tarihiyle mumaileyhin elyevm uhdesinde olduğu tebbeyyün etmiş olduğundan kaydı ve atik berat mucibiince tecdiden berat-ı şerifim i'ta olunmak babında sadır olan ferman-ı alişanım veçhile tecdiden bu berat-ı hümayunumu verelim ve buyurdum ki mumaileyh üslub-u sabık üzere hissedarlık-ı mezküreye bin-nefis bila kusur eda-yı hizmet  etmek ve zaviyi-i mezkure derununda ayende ve revendeye it'am-ı taam ettirmek şartıyla mutasarrıf olup iş bu berat-ı şerifime mugayır tasarrufuna taraf-ı ahardan müdahele olunmaya şöyle bileler alamet-ı  şerifeme itimat kılalar tahriren fil-yevm, it, tasi'min şehr-i rebi'il evvel sene tis'in mieteyn ve elf.

Elmahruse-I

Konstantaniyye

Bugünkü konuşma dilimize özetlediğimiz fermanın tuğra bölümünden sonra başlayan hitabet bölümünde, Padişahı yücelten parlak sözcükler yer alıyor ve daha sonra konuya geçiliyor.

Özetliyelim.

"Şan ve şerefi yüce, kutsal nişanın ve dünyanın en parlak tuğrasına malik, Allah'ın yardımıyla bütün iyilikleri yapan, bu yerlerin sahibi sözü geçen Yüce Hakan'ın Emri oldur ki:..."

Padişah, 1277 (1861) den beri Osmanlı tahtında bulunduğunu ve genel olarak fermanların yenilenmesinin Osmanlı'da bir gelenek olduğunu, kendisine bağlı mülhak vakıflardan Arapkir kazasında Aşutka Köyünde bulunan Hıdır Abdal Zaviyesi vakfı'ndan bir çiftlik arazi vakfının eskisi gibi satılmamak kaydiyle zaviyedarlık ortaklığının (Evlad-ı vakıftan) vakfı kuranın evlatlarından şeyh Mehmed oğlu Abdurrahman'da bulunan eski fermanın makama takdim edildiğini ve ilgilisinin bu belgenin yenilenmesini istediğini ve kayıtların araştırılması sonunda, adı geçen ortak yerin 1275 (1859) senesi muharremin onbirinci günü itibariyle talep sahibinin sorumluluğunda olduğu anlaşıldığını, buna göre, eski berat yerine bu beratı verdiğini ifade ile devam ediyor ve buyuruyor:

"Adı geçen eskiden olduğu üzere, sözü edilen ortaklığa kusursuz olarak (eda-yı hizmet) hizmeti yerine getirmek ve adı geçen zaviyede gelen ve gidene (ayende ve revendeye) yemek yedirmek koşuluyla kullanma hakkına sahip olup, iş bu kutsal beratıma (berat-ı şerifeme) aykırı davranışta bulunmayanlar ve zaviyeyi idareleri sırasında başka kimseler karışmayalar. Şöyle bileler. Kutsal ve büyük nişanıma güveneler.

Yazılış tarihi: Rebi'ilevvel ayının dokuzuncu günü. Sene 1290  (1875)

Elmahrusa-i 

Konstantaniyye"(*)

FERMAN NO 3

3 Nolu Fermanın Türkçesi

- Tuğra -

Nişan-i şerif·i alişan mülk-üs sultan ve Tuğra-yı garra-yı cidah sitan-i hakani hükmü oldur ki

Arapkir'de Aşutka kariyesi kurbunda vaki bir çiftlik zemin Hıdır Abdal Zaviyesi vakfı olup ber mucib-i şart-ı vakıf berveçh-i iştirak zaviyedarı olan iş bu rafi'simat tevki-i refi-iş şan muhami Şeyh Ali ve Şeyh Bektaş ve Şeyh Mahmud ve Şeyh danyal ve Şeyh Halil ve Şeyh İbrahim berveçh-i iştirak bil-fiil berat-ı şerife mutasarrıflar  olup lakin meali taht-ı Osmani üzere cülüs-u hümayun saadet makrunum vaki'olmakla Dersaadetimden yedine müceddeten berat-ı şerifim verilmek babındı yedlerinde olan atik berat mucibina istida-yı inayet etmeleriyle sadaka edip bu berat-ı hümayun izzet makrunu verdim ve buyurdum ki ba'delyevm merkümun varub zikrolunan zaviyenin kemakan berveçh-i iştirak zaviyedarları olup hizmet-i lazimelerini mer'i ve seva'y kıldıktan binaen bir çiftlik vakıf zemine ales-seviyye mutasarrıflar olup vakıfın ruhu ve devam-ı ömr ve devleti için duaya mülazemet gösterirler. Şöyle bilüb alamet-i şerife itimat kılalar. Tahriren fi evasıt-ı şabar-il muazzam sene semane ve sittinve miete ve elf.

El-mahrusa-i

Konstantalye

Bu fermanın baş tarafındaki bilgiler, yine padişahı yücelten parlak sözlerden oluşuyor. Fermanın özetlenmiş Türkçe'sinde ise şu bilgileri buluyoruz:

Arapkir'de, Aşutka Köyü yakınında bir çiftlik arazi Hıdır Abdal Zaviyesi Vakf'ına aittir. Vakıf şartları gereğince. ortak olarak zaviyedarlık görevi yapan ve padişahın yüce tuğrasını kapsayan belgeleri koruyan Şeyh Ali, Şeyh Bektaş Şeyh Mahmud, Şeyh Danyal Şeyh Halil ve Şeyh İbrahim ortak olarak bu kutsal belgeyi (beratı-Şerifi) bil fiil elleri de bulunduran sahipleridir. Şu kadar ki, Osmanlı geleneklerine göre, hükümdarlık tahtına çıkmak mutluluğuna kavuşmam nedeniyle, Dersaadetimden (İstanbul'dan) yeni bir kutsal beratın verilmesi için kendilerinde bulunan eski beratım uyarınca yazılı talepte bulunmalarından ötürü, iş bu yüceliklere ulaşmış kutsal buyruğu verdim ve buyurdum ki: "Bundan sonra yukarıda adı geçenlerin, zaviyenin eskisi gibi ortak zaviyedarları olup, gereken hizmetlerin yürürlükteki usullere göre yapacaklarını ve vakfedilen bir çiftlik araziye eşit olarak ortak olup, vakfın ruhu ve ömrünün devamı ve devlet için bu işle sürekli uğraşmalarını şöyle bilip, kutsal emrime güven duyarlar.

El- mahrusa-i

Konstantaniyye

yazılış tarih: 15 Şaban sene 1268 (1853)  "

Bu fermanda, (Zaviyedarlık) görevinin Ali, Bektaş, Mahmud, Danyal, Halil ve İbrahim adındaki, hepsi de Hıdır Abdal soyundan gelen altı Şeyh'e verildiğini görüyoruz.

FERMAN 8

8 Nolu FermanınTükçesi

- Tuğra-

Nişan-ı Şerif-i alişan min mekan-ı sultan ve Tuğra-yı garra-yı cihan sitan-I hakani nüfize bil-avn-ir rabbani hükmü oldur ki

Arapkir kazasında Aşutka karyesinde vaki' Hızır Abdal Zaviyesi vakfı·nın müteveffa Abdurrahman bin Şeyh Mehmed’ den münhal olan zaviyedarlık hissesinin Kebir oğulları Veliyeddin ve Hüseyin'e tevcihi hususu mahallinden bamazbata irsal olunan i’lam-i şer'ide iş'ar olunmaktan naşi tekikat-ı lazime led-el icra bir çiftlik yerin hasılatına mutasarrıf olmak üzere  zaviye-i mezburenin ber veçh-i meşrutiyet zaviyedar hissedarlığı evlad-ı vakıfdan mütevveffa-yı tevcih olunmuş idüğü anlaşılıp her ne kadar vakfiyesi kaydı bulunamamış ise de mar-el arz bir çiftlik yerin hasılatı zaviye-i mezkur tarafından zaptolunmak iktiza eylediği kuyud-u hakani kaleminden verilen derkanarda ve zaviye-i mezkurede elyevm it’am-ı taam olunmakta idüğü siyak-ı iş'ar-ı mahallinden anlaşılarak suret-ı iş'ar nizamına muvafık bulunmasına mebni zikrolunan zaviyedarlığın müteveffa-yı mumaileyh mahlülünden oğulları mumaileyhima iş bu rafian tevki'i refi' işşan-ı hakani Veliyeddin ve Hüseyin'e evladiyet ve meşrutiyet üzere tevcihi muhkem teftişten i'lam olduğunu makam-ı nezaret-i hümayunumdan ba takrır ifade kılınmakla mucibince tevcih olunmak fermanım olmağın binüçyüzdört senesi zilhicce-tiş şerife-sinin gurresi tarihiyle bu berat-ı hümayunumu verdim ve buyurdum ki mumaileyhima zikrolunan zaviyedarlık hissedarlığına zaviye-i mezkure derununda ayende ve revendeye ilt'am- ı taam ettirmek şartıyla mutasarrıf olalar tahriren fil-yevm-is salis aşer min şehr-i muharrem-il harem sene hams ve selasemie ve elf.

Mahruse-i

Konstantaniyye

Bu fermanın diğerlerinden farkı, Kebir oğullarından vefat  eden Abdurrahman oğlu Şeyh Mehmed'den boşalan zaviyedarlık ortaklık payının evlatlarından Veliyetin ve  Hüseyin'e evladiyet ve meşrutiyet (evlada geçmek koşuluyla) verildiğini göstermesidir.

Fermanın son paragrafı da, padişahın, " Mumaileyhima (adı geçene) sözü edilen Zaviye-i mezkure derununda ayende ve revendeye itham-ı taam ettirmek şartıyla..." buyruğu  ile  son  bulmaktadır.

Böylece bu ferman da, diğerleri gibi zaviyedar ortaklığına, zaviyede gelip geçene yemek yedirmek zorunluğu koymuştur. Buna karşın vakıf olarak görülen arazi, her türlü vergiden muaf tutulmuştur.

Öte yandan 1268 ve 1290 yıllarında verilen fermanların en ilginç yanı da, hiç birinde “Ocak Köyü” adının bulunmayışıdır. Yalnız “Arapkir kazasına tabi Aşutka kariyesinde kain Hızır Abdal Zaviyesi vakfından bir çiftlik arazi evkafından…” söz edilmiştir. Önce de belirttiğimiz gibi bu bilgiler, o tarihlerde idari yönden Arapkir’e bağlı olan Aşutka (Dutluca) Köyünde bir çok arazinin Hızır Abdal Zaviyesi Vakfı’na ait olduğunu kanıtlıyor.

FERMAN NO 2

2 Nolu Fermanın Türkçesi

- Tuğra -

Kudvet-il nevvab-il müteşerriin Arapkir kazası naibi mevlana ziyde ilmehu ve mefahir-il emasil ve-akran vücuh-u ahali ve sair iş erleri ziyde kadrehüm tevki-i refi-i hümayün vasıl olucak malum olaki Arapkir kazasında vaki'seyyid Hızır Abdal bin Karaca Ahmet Sultan evlatlarının bu defa divan-i hümayunuma taktim eyledikleri arzuhalleri mealinde bunlar ötedenberi tekkenişin olup mürur ve ubur eden dervişanın it'am-ı taam ve tekkelerinin sair hizmetinde olduklarına ve yedlerinde hane-i Avariz'a bağlı emlakları olmadığına binanen şimdiye değin tekalif mütalabasiyle daaddi olundukları yok iken bu esnada tekalif talebiyle rencide ve remide olduğu beyaniyle o makule vaki, olan müdahalelinin men've def’i babında emr-i şerifim suduru-nu inha ve istida eyledikleri ecilden kuyud-u lazimesi ba'del-ihrac iktizası led-es süal mumaileyhimin bundan akdem dahinin vali-i muharrer üzere vaki, istidalarına mebni Arapkir kazasında Seyyid Hızır Abdal ve Karaca Ahmed sultan ismiyle müesmma kariye ve tekke kaydı bulunmayıp kaza-ı mezburda Dağeli nahiyesinde Aşutka kariyesinde Hızır Abdal Zaviyesi çiftliği ahalileri ayende ve revendeye hizmet etmek üzere bir çiftlik zemin muafiyet üzere vakıf olup muaf oldukları defterhane-i amirem'de mukayyed ve zaviye-i merkumenin Avariz ve Nüzül hanesi olmayub yedlerinde aharın avarız ve tekalif almağı cabeder emlak ve arazileri olmadığı halde mugayir-i kadim taaddi olunmamaları Şurut-u mer'iyye muktezasından idüğüne, binanen ber mucib-i şurut ikiyüzotuzyedi senesi evail-i reveb-i şerifinde emr-i şerifim tastir ve ita olunmuş olduğu kuyuttan müsteban olmakla bu suretle emr-i şerif-i mezbür ber mucib-i şurut tekalif verilmiş olduğundan te'kidi havi emr-i şerifim isdarı icab-ı maslatın idüğü mevkufattan derkenar olunarak mucibince emr-i şerifim ısdarı hususuna irade-i aliyyem taallük etmekle siz ki naib ve vücuh-u ahali ve sair erleriş mumaileyhimiz beveçh-i muharrer amel ve harekete meziyd i'tima ve dikkat eylemeniz fermanım olmağın iş bu emr-i alişanım  ve tisyar olunmuştur. İmdi vusulünde keyfiyet irade-i seniyyem ve şurut-u muharrere-i mezbure mantuk-u emr-i şerifimden malumunuz oldukta fermanım olduğu ve mukaddem ve bu defa sadır olan evamir-i şerifem mutadı üzere zaviye-i merküme ahalileri ayende ve revendeye hizmet edüb yedlerinde aharın avarız ve tekalif alınmak icabeder emlak ve arazileri olmadığı vaki' ise hilaf-i kadim ve mugayir-i şurut avariz ve tekalif mutalebesiyle taaddi ve rencide olunmamaları hususuna bir-re'y mezid itina ve dikkat ve rıza-yı alişanıma münafi hareketten hazer ve mücanebet eyleminiz babında ferman-ı alişanım sadır olmuştur buyurdum ki hükm-ü şerifimle Vardukta bu babda veçh-i meşruh üzere şerefyafte-i sudur olan iş bu emr-i şerif celi-i şan vacib-il itiba' ve lazım-i emsalimin mazmun-u münifi birle amil olasız şöyle bilesiz alamet-i şerife itimat kılasız.

Bu ferman, köyün olağan üstü vergileri gerektiren arazileri olmadığı halde, vergi mükellefi olarak zorlanmaları üzerine, o dönemin padişahı 2. Mahmud'a durumun düzeltilmesi için verilen dilekçe üzerine düzenlenmiştir.

Konu ile ilgili olarak Arapkir kazası naibi (kadısı) na hitaben düzenlenen padişah fermanının özetli anlamı da şöyle:

"Ülkenin ileri gelen kudretli halkından Şeriat ve fıkıh işlerinden sorumlu Arapkir kazası Kadısı… Efendi, rütbesi ve derecesi yüce padişahın tuğrasını taşıyan bu kutsal belge size ulaştığı zaman malumunuz ola ki:

Arapkir kazasında bulunan Karaca Ahmet sultan evlatlarından Seyyid Hızır Abdal oğullarının bu kez padişah kabul kalemine verdikleri dilekçe uyarınca, kendilerinin öteden beri tekkenişin olup, gelip ve geçen dervişlerin karınlarını doyurduklarını ve tekkelerinde buna benzer işlerle uğraştıklarının ve mülkiyetle­rinden bir bütünün küçük parçalarından her birinin olağan üstü vergileri gerektiren emlakleri olmadığından ötürü, bugüne kadar gelenek ve din kurallarının sınırlarını aşan herhangi bir vergi mükellefi olmadıkları halde, bu sıralarda kendilerinden vergiler talep edilerek incitilmiş ve ürkütülmüş bulunduklarını beyan etmişler, ve bu durumun önlenmesi yolunda akla en uygun olan kutsal emirle meydana çıkarılması ve makamıma dilekte bulunmuşlardır. Bu yüzden defterdeki kayıtlar incelenmiş, adı geçen daha önceki yazılı dilekleri uyarınca Arapkir kazasında Seyyid Hızır Abdal ve Karaca Ahmet Sultan adlı tekke kaydı bulunamamış, oysa adı geçen kazada Dağeli nahiyesinde Aşutka köyünde Hızır Abdal Zaviyesi çiftliği topluluğu ve gelip geçen yolculara hizmet etmek üzere bir çiftlik toprağın vakfedilmiş olduğu emlak işlerinin yürütüldüğü daire kayıtlarından anlaşılmıştır.

Yukarıda da adı geçen zaviyenin olağan üstü vergi kapsamına girdiğini belirleyen ve diğer vergilerin alınmasını gerektiren emlak ve arazileri olmadığı halde, eskiye uymayan gelenek ve din kuralları sınırlarının aşılmaması gözle görülen koşul gereği olduğuna göre, şartlar uyarınca, 1237 (1822) recep ayının ilk günlerinde kutsal emrin çıkarılarak verildiği kayıtlardan açık olarak kanıtlanmıştır. Bu suretle, hazineye mal edilen para hakkında kenarına not edilen kutsal emrimin çıkarılmasına ilişkin yüksek emrim (irade-i  aliyem) şudur:

"Siz halkın işlerini gören ülkenin ileri gelen kadısı olmanız nedeniyle, adı geçene uygulamanın artan bir özen içinde yazılı olduğu gibi yapılmasına fermanım olup, iş bu şan ve şerefi yüce olan emrim gönderilmiştir. Bu buyruğum size geldiğinde adı geçen için yazılmış şartlar havi söylenilmiş kutsal emrimden bilginiz olunca, önceki ve bu kez çıkan kutsal buyruklarımdan anlaşıldığı üzere, adı geçen zaviye halkı gelip geçene hizmet edip, arazi vergilerinin alınmasını gerektiren emlak ve arazileri yok ise, eski koşullara aykırı olarak gelenek ve din kuralları sınırlarını aşan hareketlerle incitilmemelerine, artan bir dikkat ve görüşle özen gösterilmesine, şerefi yüce isteğime uymayan davranışlardan çekinmeniz ve uzak durmanız yolunda şan ve şerefi yüce olan fermanım çıkarılmıştır. Buyurdum ki:

"Bu kutsal emrimle açıklandığı üzere, rütbeden gelen ululukla meydana çıkan ve tabi kılınması gerekli, benzerleri gibi anlamlı iş bu kutsal emrimle uygulayasınız. Şöyle bilesiz. Kutsal emrime güven duyasız"

Bu fermanda dikkati çeken taraf, Aşutka köyünün Arapkir ilçesi yöresinde ismi, Dağeli olarak geçen bir bucağa bağlı olduğunun beriltilmesidir. Bu bilgilerden o tarihte Aşutka'nın bucak olmadığı Dağeli adı ile söylenen bir bucağa bağlı olduğunu öğreniyoruz. Ancak, Dağeli'nin bugün için neresi ve hangi ilin sınırları içinde kaldığını bilemiyoruz.

FERMAN NO 1

I.  Nolu Fermanın Türkçesİ

- Tuğra -

Düstur-u mükerrem müşir-i mufahham nizam-ül alem mezid umur-ul cumhur bİl fir-is sakıp mütemmim-i maham-il enam bir-re'y-is saip mü-mehhid-i bunya-İd devlet-İ vel-akran erkan-is saadet vel iclal-il mahtuf ve besinif-u avatıf-il mülk-ül a'la Sivas valisi vezirim... Paşa adam-üt teali iclale ve kudvet-üt kuzat vel-hükkam ma'den-il fazl vel-kelam... Tevki-i refi-i hümayun vasıl olacak malum olaki kaza-i mezburda vak'il Dağabad nahiyesinde Hızır abdal zaviyesinin zaviyedarı ve dervişan-ı mefahir-il velakran SEYYİD MEHMED ve SEYYİD AHMED ve SEYYİD ALİ ziyde kadrehüm Dersaadetime arz-i hal edip ARAPKiR kazası kurrasından Aşudge nam kariye civarı Ocak nam kariyesinin zaviyedarları ve zaviye-i mezburesinin-i vafire denberi ecdadı olan Hızır Abdal zaviyesinin evlat ve evlad'a meşrut edüb salif-iz zikr Ocak kariyesi hin-i tarirde Avarız ve Tekalife kayd ve tahrir olunmayıp husus-u mezkur için... emr-i celil-iş şan ısdar ve mahallinde tescil ve yedlerine senedat verilmişken şimdi civarlarında Aşudge kariyesi ahalisinden Gani oğlu veli Ahmed ve Çelebi dedikleri nam eşirralar havalarına tabi ehl-i örf taifesi ile yekdil ve yek cihet olup zaviyelerine hane-i avarız namıyla salyane ve nice eyyamadan beru taraf vaktinde zabteyledikleri topraklarını ve baltalıklarını fuzuli zapt ve gardr-i külli etmeleriyle yedlerinde olan senedatları  mucebinci mahallinde murafaa-i şer' ve mezburların zulm ve taaddileri üzerlerinden men' ve def olunmak babında emr-i şerifim verilmek ricasına İstid'a iylediklerinde Hazine-i amiremde mahfuz olan mevkufat defterlerine nazar olundakta Arapkir kazasının icmal üzere yetmişaltı buçuk Avarız hanesi olduğu mukayyed olup ve zikrolunan zaviye ve çiftlik ve kariyesinin kaydı bulunmadığı ve yedlerinde aharın avarıza baglu emlak ve arazileri yok iken defterhane-i amire derkenarı mucibince muhafiyetlerine mugayir hane avarız ve tekalif mütalebesiyle rencide ve taaddi ettirilmemek şurutundan olduğu… olmağın şurutu mucibince yüzaltmışaltı senesi cemaziyel-evvelinde emr-i şerif verildiği kalemlerinden derkenarı ve derkenar şurutu muvebince ba telhis binyüzaltmışaltı senesi cemaziyel-evvelinin evahrinde dahi başka emr-i şerif verildiği mukayyed olup derkenar olmağın imdi derkenarı mucibince amel olunmak fermanım olmuştur buyurdum ki hükm-ü şerifim vardıkta bu babda sadır olan emrim üzere amel edüb dahi kaza-i mezburun olmıkdar avarız hanesi olduğu ve zikrolunan zaviye ve çiftlik ve kariyenin kaydı bulunmamakla.... fil-vaki' Ocak kariyesi zaviyesinin zaviyedarları olan merkümun yedlerinde aharın avarıza bağlı emlak ve arazileri yok iken... ve mugayir-i emr-i defter ve bile ferman avarız ve tekalif mutalebesiyle rencide ve taaddi ettirmeyesiz şöyle bilesiz emr-i şerife itimad kılasız

Tahriren fil-yevm-il işriyn rebil-il ahır sene seman

ve seb'in ve mie ve elf

El-mahruse-i İstanbul

20 rebi-il ahır sene 1178

En eski tarihi taşıyan bu fermandan şu bilgileri öğreniyoruz :

"Aşutka köyünde gruplaşan bazı kişiler zor kullanarak, Ocak köyü arazisinden salyane ve avarız vergileri istemeye yönelmişler. Ayrıca köyün baltalıklarını da (Kelkü denilen meşelik olsa gerek) yönetimlerine almak girişimlerinde bulunmuşlar... Bu olay üzerine zaviyenin yöneticileri seyyid Ahmed, seyyid Mehmed ve seyyid Ali İstanbul'a padişaha durumun çözüme bağlanması için yazılı başvuruda bulunmuşlar. Padişah da, o tarihte Arapkir ilçesinin bağlı olduğu Sivas valisi ile kadılarına konu ile ilgili olarak bir ferman göndermiş... Padişahın bu emrinde, dilek sahibi kişilerin övgüye değer saygın dervişler olduğu belirtiliyor ve ilgililere bu fermanla uygulama yapılması bildiriliyor..."

Fermanın günümüz Türkçesiyle çevirisi de şöyle:

"Emir ve işaret edilen yasalara saygılı, ululuk kazanmış kerem sahibi, halkın dünya işlerini kendi görüşü ile yanlışlık yapmadan düzenlemeyi amaçlayan, ülkenin temeli ve mutluluğu uğrunda destek bağlayan, şan ve şerefi yüce Sivas toprakları valisin vezirim büyük ve ulu... Paşa ve üstün bilgiye sahip Kadılar ile ileri gelen yöneticilerin bilgilerine..."

"Padişahın tuğrasını taşıyan bu kutsal belge, size ulaşınca bilginiz ola ki, adı geçen ilçede Dağeli bucağında Hızır Abdal zaviyesinin zaviyedarı ve yaşıtları içinde övgüye değer saygın dervişlerden Seyyid Mehmed, seyyid Ahmed, Seyyid Ali İstanbul Hükümet Merkezime saygı ile sundukları dilekçelerinde; Arapkir ilçesi köylerinden Aşutka isimli köy dolaylarında Ocak isimli köyün zaviyedarları adı geçen zaviyenin yıllar ötesinden bu yana, ataları olan Hızır Abdal Zaviyesi'nin babadan oğula geçmek koşuluyla devam eden bir zaviye olduğunu, adı anılan Ocak Köyü arazisinin yazıldığı zamanda, olağan üstü ve diğer vergiler için kayıt edilmediğini ve yazılmadığını adı geçen özel olarak büyük buyruk çıkarıldığını ve yerindeki kütüğe geçirildiğini ve kendilerine sahip olduklarını belirleyen senetler verilmiş olduğunu bildirmişlerdir." Ancak, şimdi yörelerindeki Aşutka Köyü halkından Gani oğlu Veli Ahmed ve Çelebi dedikleri eşşiralar (çok edepsiz kimseler) in, geleneklere uymayan öncülüğünde bir bölük taife ile, gönülleri birbirine uygun olarak bir olup, zaviyelerine bir bütünün küçük parçalarından her birine konan, olağan üstü altında yılda bir defa alınan vergi, (salyane) istediklerini ve oldukça uzun günlerden beri topraklarına sahip çıkarak koruma altında bulundurduklarını ve baltalıklarını (meşeliklerini) haksızlıkla yönetimlerine alarak kendilerine maletmek için yeltendiklerini ve sahip oldukları senetleri uyarınca yerinde duruşma (murafaa) yapılması ve adı geçenlerin yaptıkları haksızlık ile gelenek ve din kurallarını aşan hareketleri önlemek ve ortadan kaldırmak yolunda kutsal emrimin verilmesi ricasıyla yazılı istemde bulunmuşlardır.

Geçmişe bakıldığında, Arapkir ilçesinin toplam olarak bir bütünün küçük parça fırından her birine konan yetmişaltı buçuk olağan üstü vergi yükümlüsü olduğu kayıtlıdır.

Bunların içinde adı geçen zaviye ve köyün kayıtlı olmadığı ve olağan üstü vergilerin alınmasını gerektiren emlak ve arazileri bulunmadığı hususunda emlak ve arazilerin kayıt edildiği ve vergi işlerinin yürütüldüğü yetkili dairenin derkenarından anlaşılmıştır.

Böylece, bağışıklarına aykırı vergilerin istenmesi gelenek ve din kuralları koşullarına ters düşmektedir. Bu koşullar uyarınca, 1166 (1751) senesi cemaziyel evvel'inde kutsal belge verildiği ve bu emrin kaldırılması yolunda başka bir emir verildiğinin kaydının bulunmadığı, maliye ve hazineye ait dairelerimden verilen bilgilerden anlaşılmıştır.

Kısaca, 1166 (1751) senesi cemaziyel evvelinin sonlarında dahi, başka bir kutsal emir verildiği kayıtlı olup, bu derkenar gereğince, din buyruklarının yerine getirilmesi buyruğum olmuştur. Buyurdum ki:

"Kutsal buyruğum vardıkta, bu konuda çıkan emrim uyarınca din buyruklarının yerine getirilerek, adı geçen ilçenin o kadar olağan üstü bir vergi yükümlüsü olduğu ve ismi geçen zaviye çiftlik ve köyün kaydının bulunmaması nedeniyle, Ocak köyü zaviyesinin zaviyedarları olan adları geçen kişilerin kendi mülkiyetlerinde vergiye konu olan emlak ve arazileri olmadığı halde, defter kayıtlarına ve kutsar emre aykırı olarak bir bütünün küçük parçalarından her birine konan olağan üstü vergiler istemiyle incitmeyesiniz ve gelenek ve din kurallarının sınırlarını aşmayasız... Şöyle bilesiz... Kutsal emre güven duyasız ...

yazılış tarihi; 20 Rebi-il ahır, sene 1178

El-mahruse-i İstanbul

Bu ferman metninde, daha önce 1166 (1751) Yılında başka bir fermanın verildiği kaydı var. Ne var ki, 1.  Mahmud ( 1730-1754) döneminde düzenlendiği anlaşılan sözü edilen fermanın, elimizde bulunanların arasında olmayışı en eski  tarihi taşıyan bu belgenin de, zayi olduğunu gösteriyor.

1233 (1817)

Tarihinde  düzenlenmış

Alamet-i Şerife (Kutsal Belge)

II. .Mahmud döneminde (1808-1839) verilen Kutsal Belge'yi de,  tarihsel  niteliği  nedeniyle  aşağıya  alıyoruz.

Ülkemizde ilk nüfus sayımının yapıldığı, posta örgütünün kurulduğu ve ilkokul öğretiminin zorunlu tutulduğu II. Mahmud döneminde, bu belgenin, Hıdır Abdal Zaviyesi'nden yakın veya uzak yerlere gidecek kişilerin, yolculuk sırasında karşılaşacakları soygun ve gasp gibi tehlikeli durumları önlemek, veya çetin kış günlerindeki tehlikelere karşı bir önlem olmak üzere, yörenin kadılığından veya yetkili yöneticinden yardım isteyebilmeleri için verildiği anlaşılıyor.

FERMAN NO 9

Alamet-i Şeirfe'nin Türkçesi

-Tuğra -

Mefahir-il kuzak vel-hükkam-ı maadin-il fazail vel-kelam varup gelince yol üzerinde vaki'kuzzat ve nevvab ziyde fazlahum tevki'i refi'hümayün vasıl olacak malum ola ki.

Ulukla irsal olunmuştur buyurdum ki hükm-ü şerifimle her kanginizin taht-ı hükumet ve kazasına varup dahil olur ise menzil beygiri bulunan yerlerde ücretleri menzilcilerin yedlerinde  müçtemi' olan akçadan hin-i hesapta deynlerine mahsup olup oleveçhile bunlardan ücret talep olunmamak şartıyla yalnız on adama yalnız on rees menzil beygiri verilip ve bulunmayan yerlerde bulunan yolcu yükün yıktırmayıp yerliden yarar ve tuvana olan beygiri tedarik ve ihraz edip mahuf ve muhtara olan mahallerde yanlarına yarar  kılavuzlar koşup emin salim birbirinize irsal ve  bervçeh-i ta'cil mahal-il memura iysal edip avk ve te'hirden ve ihmal ve müsamahadan ve hilaf-i şar'i Şerif yerlerden zulüm ve taaddiden ve ücret talebinden begayet tahasi ve mücanebet eyliyesiz şöyle bilesiz alalmet-i şerifeme itimat kılasız tahriren fi evasıt-ı şehr-i cemazıyel-ahır sene selase ve selasiyn ve mieteyn ve elf.

Elmhrusa-i

Konstantaniyye

Belgenin günümüz Türkçesi ile özeti de şöyle:

"Övgüye değer kadılar ile üst düzeydeki erdemli yöneticiler, yollar üzerinde görevli kadılar ve yardımıcı kişilerin bilgilerine"

"Padişahın tuğrasını taşıyan bu kutsal belge size ulaştığı zaman bilginiz ola ki:

Haberci ile gönderilmiştir. Bu kutsal emrimle buyurdum ki, her hanginizin yönettiği yere ve ilçeye gelir gelmez yolculukta dinlenmek amacıyla durulacak yere kadar gidecek beygir bulunursa, bunlara ödenecek ücretler menzilcilerin kendilerinde toplanmış olan paradan (akçeden) hesap görüldüğü zaman borçlarından mahsup edilmek üzere ödenecektir. Bu tarz ve yolla ve ücret istememek koşuluyla yalnız on kişiye, konaklamak için durulacak yere kadar on beygir verilecektir. Menzil beygiri bulunmayan yerlerde yolcular yükün yıktırmadan yerlilerden yararlanarak ve güçlü beygirleri araştırıp bulacaklar, korkulu olan yerlerde yanlarına yararlı yol göstericiler alıp güvenilen ve korkusuz olarak ve çabuklaştırılarak gideceği yerdeki görevli memura gönderilecektir.

Durdurmadan, gecikmeden, önem vermemekten, haksızlıktan, göz yummadan, yasa koyanın yasakladığı yerlerden, gelenek ve din kurallarına uymayan hareketlerden, ücret istemekten çekinerek uzak durasız, şöyle bilesiz. Kutsal emrime güvenesiz....

Büyük İstanbul Şehri

Yazılış tarihi: Cemaziyel ahir ortaları, 1233

Yukarıdan beri incelediğimiz, muhtelif fermanlarda konu edilen "Hıdır Abdal Zaviyesi Vakfı", daha öncede ifade edildiği üzere Vakıffar Nezareti'nin yardımı olmadan kendi özel mütevellileri (zaviyedarları) tarafından  yönlendirilirdi. Yöneticileri de "Evlad-ı vakıf'tan", günümüz deyimi ile Hıdır Abdal soyundan gelen kimselerdi. Babadan oğula geçen bu tür bir vakıf yüzyıllar boyu süre gelmişti.

Tekke ve Zaviyeleri yasaklayan Kanun, 30.11.1925 de yürürlüğe girince, kapanan Hıdır Abdal Zaviye'si ile birlikte aynı adı aşıyan evladı vakıfta, ortadan kalkmış ve tarihe gömülmüştü.

Yukarıdan beri anlatılan fermanlar dışında ayrıca, köyün yaşlılarından Dursun Yetiş amcadan temin ettiğimiz, Abdüdmecid döneminde verilen iki fermandan daha söz edelim.

FERMAN 1255

.

NOTER

NOTER2

Günümüz Türkçesinde özetli anlamı da şöyle;

"Bundan önceki fermanlarda, her türlü arazi vergilerinden muaf tutulan köy topraklarının, daha sonra vergi mükellefiyetine alındığının bildirilmesi üzerine, Hıdır Abdal evlatlarının Padişahlık makamına verdikleri dilekçeleri ile ilgilidir.

Bu ferman metninde belirtildiği gibi, Padişah, Arapkir Kadısına verdiği buyrukla:

Dilekçe sahibinin, öteden beri tekkelerinde gelip geçenlere yemek yedirmek ve tekkenin sair hizmetleriyle uğraştıklarında, "mürur-u ubur eden dervişane it'am-ı taam ve tekke-i mezburenin hidemat-i sairesine  devam etmekte olduklarına mebni...), bugüne kadar vergi mükellifiyetleri yok iken şimdi vergi mükellefi olarak zorlanmalarının gelenek ve din kurallarına uymayacağının, bu nedenle vergi kayıtlarının incelenerek durumun aydınlığa kavuşturulmasını, daha önce avarız ve tekaliften muaf olduklarını gösterir kendilerine 1237 (1822) tarihinde bir ferman verildiğini, bu belge ile adı geçen Sultan'ın evlatlarının "ayende ve revendeye hizmet eyledikleri..." kayıtların incelenmesinden anlaşıldığından Arapkir kadısına hitap ederek şu talimatı veriyor:

Kadı Hacı İbrahim Ethem efendi, sen ki, ülkenin ileri gelen güven duyulan kişilerindendir.

Adı geçen Hıdır Abdal Sultan evlatlarının, vergi alınmasını gerektiren emlak ve arazileri olmadığı ve ayende ve revendeye hizmet eyledikleri vaki ise, eskiden olduğu gibi, vergilerden muaf tutulması için iş bu fermanım kendilerine verilmiştir.

Buyurdum ki, bu hükm-ü şerifime (kutsal emrime) uyasız. Şöyle bilesiz, yüksek emrime güvenesiz:

Yazılış tarihi: 7 Şaban 1255 (1839)

1269 (1853) tarihli ferman

Çok eski yıllardan beri, (ferman da bu deyim, kadim-ül eyyam olarak geçiyor.) Ocak Köyü ve ona bağlı Yukarı Kindir mezrasının ortak olarak kullandığı mer'a yerlerini, Kindir mezrası'nın ihtilaflı duruma getirmesi sonunda, durumun resmi yollardan çözüme bağlanması için, Padişahlık makamına baş vuruda bulunan Ocak Köyü'nün lehine verilmiş ferman olup tarihi bir belge niteliğinde olduğundan fotokopisi aşağıya alınmıştır.

FERMAN 1269

 

Kaynak : Yazı Mehmet ŞİMŞEK; Hıdır Abdal Sultan Ocağı İstanbul 1991

                Site fotoğrafları (Hasan oğlu) Mustafa GÜLER ve anonim

Etiketler