Anadolu da ; sağlığında sevilen, sayılan, buyruğunda gidilen, ulu kişiler; vefat ettiklerinde bunlara saygının, sevginin bir ifade biçimi olarak mezarlarının bulunduğu mekanlar halkın kutsadığı yerlere dönüşür. O'nun inananları sağlığında olduğu gibi Hakk'a yürüdükten sonra da acılarını ve sevinçlerini Onların yattıkları mekânı ziyaret ederek paylaşırlar.
Bu karşılıklı sevgi, saygı ve inanç ilişkisi süreç içinde kurumlaşarak inanç merkezi haline gelebilir. İşte "Karacaahmet Sultan Dergahı da benzer biçimde oluşmuştur. Karaca Ahmet Sultan adı Anadolu'da yaygın olarak bilinen bir kişiliktir. Bugün kendi ismi ile anılan İstanbul-Üsküdar’daki Karacaahmet Sultan Dergâh! O'nun Hakk'a
Yürümesinden sonra; O'nun sevenleri, sayanları, O'nun bu dünya ve öte dünyaya ilişkin buyruklarına inananlarının ziyaretleri sonucu oluşmuş bir inanç merkezidir. Karaca Ahmet Sultan'ın Türkistan'dan Anadolu'ya gelen Alp erenlerden olduğunu XIII - XIV. Yüzyıllarda yaşadığını kaynaklar belirtmektedir. (1) O yıllarda Anadolu'ya yerleşmiş olan Hoca Ahmet Yesevi halifelerinden Hünkar Hacı Bektaş Veli ile buluştuğu O'nun yakınları olan; Abdal Musa Sultan, Geyikli Baba, Barak Baba, Karadonlu Can Baba, Kızıl Deli Sultan, Sarı Saltuk Sultan, Kolu Açık Hacim Sultan, Taptuk Emre gibi birçok Anadolu ereni ile tanıştığı, birlikte Cem ettiği Anadolu'yu irşat etmek içinde yapılan görev bölümüne katıldığı anlaşılmaktadır.(2) Kaynaklar; Karaca Ahmet Sultan'ın Hacı Bektaş Veli'nin yanında dervişlik hizmeti yaptığı, O'nun tarafından yetiştirildiği Alevilikte 12 Hizmetten biri olan "Gözcü" lük görevinin bizzat Pir Hacı Bektaş Veli
Bu karşılıklı sevgi, saygı ve inanç ilişkisi süreç içinde kurumlaşarak inanç merkezi haline gelebilir. İşte "Karacaahmet Sultan Dergahı"da benzer biçimde oluşmuştur. Karaca Ahmet Sultan adı Anadolu'da yaygın olarak bilinen bir kişiliktir. Bugün kendi ismi ile anılan İstanbul-üsküdar'daki Karacaahmet Sultan Dergahı O'nun Hakk'a yürümesinden sonra; O'nun sevenleri, sayanları, O'nun bu dünya ve öte dünyaya ilişkin buyruklarına inananlarının ziyaretleri sonucu oluşmuş bir inanç merkezidir. Karaca Ahmet Sultan'ın Türkistan'dan Anadolu'ya gelen Alp erenlerden olduğunu XIII - XIV. Yüzyıllarda yaşadığını kaynaklar belirtmektedir.
O yıllarda Anadolu'ya yerleşmiş olan Hoca Ahmet Yesevi halifelerinden Hünkar Hacı Bektaş Veli ile buluştuğu O'nun yakınları olan; Abdal Musa Sultan, Geyikli Baba, Barak Baba, Karadonlu Can Baba, Kızıl Deli Sultan, Sarı Saltuk Sultan, Kolu Açık Hacim Sultan, Taptuk Emre gibi birçok Anadolu ereni ile tanıştığı, birlikte Cem ettiği Anadolu'yu irşat etmek içinde yapılan görev bölümüne katıldığı anlaşılmaktadır. Kaynaklar; Karaca Ahmet Sultan'ın Hacı Bektaş Veli'nin yanında dervişlik hizmeti yaptığı, O'nun tarafından yetiştirildiği Alevilik'te 12 Hizmetten biri olan "Gözcü" lük görevinin bizzat Pir Hacı Bektaş Veli
tarafından verildiği o günden beri kendisinin "Gözcü Karaca Ahmet Sultan"diye anıldığını, bugün Alevi cemlerindeki "Gözcülük hizmetinin hala O'nun ismi ile yapıldığını kaydetmektedir. Hacı Bektaş Veli Vilayetnamesinda Hacı Bektaş Veli'nin Karaca Ahmet Sultan'a ; "Karaca'm, Karaca'm... bir yerde mekanın olsun, kırk yerde çerağın yansın...!" dediği yazılıdır. (3) Buradan anlaşılan; O'nun bir yerde yerleşip oturması ama sayısız yerde çerağının yanması çevresini aydınlatması, çevresindeki insanları irşat etmesidir. Karaca Ahmet Sultan'ın Anadolu'da yedi yerde mekanının olduğu yani yatırının olduğunu da tarihi ile ilgili yazılanlardan öğreniyoruz. Bunlar; Manisa, Aydın, Afyon, Sivrihisar ve Istanburdur. Manisa'daki; Akhisar/ Karaköy'de,.Eşme'deki, Karaca Ahmet Köyü'nde, ayrıca Manisa/ Horoz Köyü'nde dir. Ayrıca Eşme'deki Karaca Ahmet Köyü'nde annesi Sultan Ana'nında mezarı olduğu biliniyor. (4) Karaca Ahmet Sultan'ın adı Manisa ve Afyonkarahisar'ın fetihlerinde de geçiyor. 1371 tarihli Saruhan Oğulları/nın son hükümdarı İshak Çelebi'nin vakıf olarak bağışladığı topraklar için düzenlenen Vakıfname'de; "Süleyman Horasani oğlu Karaca Ahmet" diye imzası bulunuyor.(5) 1397 tarihinde düzenlenen bir başka vakfiyede ise; "Gökçeağaç denilen iki kıt'a arazinin Cem'isinden gelen hasılat Eş-Şeyh arif-i billah Karaca Ahmet Tekkesi'nin misafirleriyle Tekke'nin sakinlerine orada yapılmış merkad ve Türbesi'ne gelenlere merkadın hizmetçileri ile gelip gidenlere, halin iktizasına göre tamamiyle sevkedilecektir." deniyor. Bu bilgiden Karaca Ahmet Sultan'ın bu tarihte hayatta olmadığı anlaşılıyor.(6) Karaca Ahmet Sultan'ın doğum tarihi bilinmiyor. Horasan'da doğduğu orada yetiştiği babasının Ehlibeyt soyundan gelme bir Türkmen Şah. olduğu söylenceler arasında bulunuyor.(7) Anadolu'da Hacı Bektaş Veli'nin görevlendirmesi ile; Manisa'ya yerleştiği Saruhan Türkmen Beyliği'nin yöneticisi Saruhan Bey'e yardımcı olduğu O'nun ordusunda hem doktor hem akıncı olduğu Afyon'un alınmasında bulunduğu kaynaklarda
belirtiliyor. 1371 de yaşadığı ama tahminen 1397 de Hakk'a yürüdüğü vakfiye belgelerinden anlaşılmaktadır. Manisa, Sivrihisar, Akhisar, Afyon'dan sonra Osmanlı Batı'ya Bizans'a- Iznik'e doğru uzandıkça biz Karaca Ahmet Sultan gibi, bazı Alp Erener’in de İstanbul- İzmit- Bursa yönüne gittiğini görüyoruz. Geyikli Baba, Gözcü Baba, Kartal Baba vs.den sonra Gözcü Karaca Ahmet Sultan'da o yıllarda yani İstanbul'un alınmasından önce İstanbul'da Kadıköy- Üsküdar arasında bir yere yerleşir. Dergahı'nın kapısını ardına kadar açarak "yedi kıta, dört iklim, on sekiz bin alem"e seslenmeye başlar. (8) İstanbul, Üsküdar Karaca Ahmet Sultan'ın yerleştiği son yer burası olmuştur. Daha sonrada bu makamı ile anılmıştır. Karaca Ahmet Sultan''n diğer Anadolu ve Rum Erenleri''den bir farklı yanı ise; Ermişliğinin, dervişliğinin yanında birde hekim-evliya olmasıdır. Akıl hastalıklarını tedavi etmesidir. (9) Bugün Karacaahmet Sultan Dergah, olarak bilinen yer, yıllarca sinir ve ruh hastalıkları tedavi merkezi olarak hastalara "şifa ocağı"olmuştur. Çeşitli tedaviler sonucu hastalıklarına çare bulamayan insanlar Karaca Ahmet Sultan'ın tedavi yöntemleri ile sağlıklarına kavuşmuşlardır. Akşam zincirlere vurulmuş olarak gelen hastanın ertesi günü elini kolunu sallayarak sağlığına kavuştu& defalarca gerçekleşmiştir. Karaca Ahmet Sultan'ın bu özelliği ününe ün katmış O'nu ölümsüzleştirmiştir. Bu gün modern tıbbın gerçekleştirmekte zorlandığı sinir hastalıkları Karaca Ahmet Sultan'ın doğal tedavi yöntemleri ile giderilirmiş.
Akıllanır gelen deli" Karaca Ahmet Sultan'ın tedavisi şöyle olurmuş: Dergaha gelen akıl hastası tomruğa urgan ile sıkıca bağlanarak geceyi dergah avlusunda geçirirmiş. Sabah hasta iplerinden çözülüp mürşide götürülürmüş. Hasta ilk gece iyi olmamış ise, bir veya birkaç gece daha bu yöntem denenirmiş. Mürşitten başkası ile görüştürülmez, tuzsuz ekmek ve sebze çorbası dışında yemek verilmez. Düzelme görülürse önce ayak ipleri çözülür, mürşit gözetiminde dergah avlusunda gezdirilirmiş. Karaca Ahmet Sultan'ın oturduğu taşın dövülmesinden yapılan toz su ile karıştırılıp hastaya içirilir. Bu toza cevher denir. Soğuk su ile duş yaptırılır. Bu şok etkisi yapar. Tedavi sırasında hafif olarak müzik dinletilir. Dinletilen müziğin nefes ve semah olduğu tahmin edilmektedir. Hasta biraz düzelirse toprak ile uğraşmayı için bağ, bahçe tarımında çalıştırılır. Hafif işler yaptırılır. Tedavi tam 40 gün sürer. Daha fazla konuk edilmez. Hastalardan asla ücret alınmaz. Kadın hastalara ailenin kadınları tarafından tedavi kuralları uygulanır. (10) Bu tedavi şekli sadece; Karaca Ahmet Sultan'ın İstanbul-Üsküdar'daki Dergahı'nda değil, Manisa, Erzincan/ Kemaliye Ocak Köyü'nde de yakın zamana dek uygulanmıştır. Akıl hastası olup ta bir çok tedaviye olumlu cevap vermeyen hastaların bir kısmı yakın zamanlarda bile bu mekanlarda tedavi edilirmiş. Bu tedavi yöntemlerini yani doğa ile tedavi denilen doğa ile bağlanmayı, soğuk duş tedavisini, şok tedaviyi, bir işle uğraşmayı vs. bugün modern tıpte kullanmaktadır.
Doç. Dr. Bedri Noyan Dedebaba'nın dediği gibi; "Karaca Ahmet Sultan'ın bunalım içinde olan halkın sinir ve akıl hastası dediği sağlıkları bozuk kimseleri tedavi ettiğine bakılırsa zamanın psikiyatristi
olduğu"söylenebilir.(11) Şakayık, Karaca Ahmet Sultan'ı Orhan Gazi dönemi Türkmen büyükleri arasında sayar. "Acem hükümdarlarından birinin oğlu olup cezbeye düşerek Anadolu'ya geldiğini" yazar. Tarihçi Ali ise; "Ol tarihte Rum Erenleri'nin şöhretli kutbu Karaca Ahmet Sultan idi, çağında elli yedi bin müridi O'nun emri altında idi." diye yazıyor. Künh-ül Ahbar'da Müverrih Ali ise; "bu zatın Rum Erenleri'nin namlı kutuplarından biri olup Sivrihisar'da oturan Seyyid Nurettin adında bir zat terbiyeni ile seccade-nişin olduğunu..." yazıyor. Emircan Sultan'ın halifesi olan Ahmet Fakih'in Konya'daki kitabesinde (Vefat: 687 H.- 1288 M) ise; "Elli yedi bin Rum Erenleri ile Sakarya suyu kenarında toplanmışlardı. Karaca Ahmet bunların gözcüsü idi." Diyerek Karaca Ahmet Sultan'ın tarihi kişiliğini tanımlıyor. Karaca Ahmet Sultan'ın Mezarı I Karaca Ahmet Sultan'ın Mezarı İstanbul/ Üsküdar'da kendi adını verdiği dünyanın en büyük mezarlığı kabul edilen mezarlıktadır. Karaca Ahmet Sultan'ın doğumu gibi ölüm tarihi de net olarak bilinmiyor. Mezarını rüyasında gördükten sonra anıt mezar haline Kanuni Sultan Süleyman'ın kadın efendilerinden Gülfem Hatun yaptırmıştır. Yatıra, sade bir kapıdan giriliyor. Dar bir koridorun karşısındaki kapı girenleri Karaca Ahmet Sultan'a ulaştırıyor. Yatırın olduğu yer geniş bir salon olup, bol ışıklı sade bir kubbe ile örtülüdür. Tam orta yerde nadide yeşil puşilerle örtülü görkemli bir sanduka bulunmaktadır. Yanında
büyük bir zikir tesbihi asılı bulunuyor. Yerler halılarla kaplı olup, camlı vitrinde Karaca Ahmet Sultan'ın deve tüyünden örülmüş örijinal hırkası, tesbihi, sancağı ve diğer eşyaları bulunmaktadır. Bu mütevazı türbe yaklaşık 700 yıldır O'nun sevenlerinin O'ndan şifa bekleyenlerin, yardım dileyenlerin ardına dek açık kapısı olarak hizmete devam ediyor. Türbede, giriş kapısının solundaki kapıdan içeri girilince üç mezar ziyaretçileri karşı lar. Bunlar Karaca Ahmet Sultan'a hizmet eden gönül dostlarının mezarlarıdır. Mezar taşlarında; Selim Dede (1156- 1732), Tekkenişin Şeyh Halil (1079- 1688), üçüncü mezardaki tarihte ise; 1050- 1640 yazılıdır. Karaca Ahmet Sultan'ın annesi "Sultan Ana"nın mezarı Eşme'de Karacaahmet Köyü'nde bulunuyor. Kız kardeşinin adı ise "Kadıncık Ana"dır. Oğullarından, Kan Abdal ve Kanber Abdal hakkında fazla bilgi bulunmamakta beraber diğer oğlu Hıdır Abdal'ın mezarı Erzincan/ Kemaliye ilçesi Ocak köyündedir. Hıdır Abdal Sultan Dergah. da İstanbul /Üsküdar- Karacaahmet Sultan Dergah. gibi misyonunu günümüzde de sürdürüyor. Alevi inancında "Düşkünler Ocağı" olarak özel ve önemli bir yeri vardır.
Kaynak: Alıntı; http://karacaahmet.org.tr/karacaahmet.asp?id=3
- Log in to post comments