Yediyüz yıllık bir yerleşim birimi olan Ocak'da, günümüze kadar ölümü tadan binlerce insan, girdikleri o bir dünyaya açılan kapıdan, köyün toprağına karışıp gitmişler... Böylece tarla kenarlarında görülen azınlıktaki mezarlar dışında, "Aşağı ve Yukarı Mezarlık" orarak adlandırılan çok geniş bir alana yayılmış iki büyük mezarlık oluşmuş.
Ne var ki, çok eski mezarlar, değişen kuşaklar ve yüzyılların uzadığı doğa koşulları yüzünden yıkılmış, baş ucundaki taşların yazıları okunamayan va sahipleri belli olmayan birer parçalanmış taş olarak kalmış, yerlere düşmüş...
Özelikle Hıdır Abdal Seceresi'nde ismi geçen oğlu Seyyid Habib,ile ondan sonraki kuşaklardan Seyyid Yahya'ya kadar sayılan isimlerin hiçbirisine ait mezarlıklardan iz kalmamış hepsi de, zamanın akışı içinde kaybolup gitmiş.
Ancak, aradan çok uzun yıllar geçmesine rağmen, hala ayakta kalmış bir türbe ve çok sayıda mezarlar da var. Şimşek Dede Türbesi bunlardan biri. Bilindiği gibi, ölülerin gömülmesi için toprağa açılan çukura mezar, mezarın üstüne bina yapılmışsa buna da türbe ismi verilir. Şimşek Dede mezarı da türbe şeklinde yapılmış, daha sonra üzerine açılmış ve 1849 yılından bu yana ayakta kalmış.
Mezarlıklarda bulunan kırık, dökük, okunmayan mezar taşlarının toplanarak "Açık Hava Müzesi" şekline dönüştürülmesinin köyün tarihini yansıtması açısından uygun olacağı görüşündeyiz.
Mezarları ziyaret etmek, orada gömülü insanlar için Fatiha okumak büyük sevaptır. Peygamberimiz, "Kabirleri ziyaret edin, bir lahza kabir ziyareti, Allah'ın yanında bir hacdan efdaldır" buyurmuştur. Başka bir hadis de, "İşleriniz darlığa düşerse kalbiniz sıkışırsa, size kabirleri ziyareti tavsiye ederim" buyruğunu vermiştir.
Gurbetten sılaya dönen her Ocaklının önce mezarları ziyaret edip, ecdad ruhları için Fatiha okunması köyün güzel geleneklerindendir. Mezarlık ziyaretinin sevap olduğuna, gururu, kibri kıracağına inanılır. Sırası gelmişken en büyük ibret yerinin mezarlık olduğunu, dile getiren şu olaya da değinelim.
Dünyanın sayılı cihangirlerinden Büyük İskender, ölmeden evvel şöyle vasiyet etmiş, "Ülkede bulunan bütün alimler, bütün tacirler, bütün sanatkarlar cenazemin önünde yürüsün. Onlardan sonra bütün askerlerim gitsin, sonra da bütün hazinelerimi yükleyip geçirin. Bundan sonra tabutumu götürün. Ellerimi tabutun iki yanından dışarı çıkarın."
Ölünce vasiyeti gibi yapmışlar. Bu görkemli cenaze törenini izleyen bilginlerden biri, arkadaşına bunun ne demek olduğunu anlatmış:
- İskender, bu durumu ile bizlere büyük bir ders veriyor ve diyor ki, "İşte benim bu kadar alimlerim, tacirlerim, sanatkarlarım, askerlerim ve hazinelerim vardı. Bütün bunlar beni ölümden kurtaramadı. Ben gördüğünüz gibi iki elim boş olarak gidiyorum."
Ölümü inkar eden olur mu? Hayat Allah'ın emanetidir.
Vaktinize hazır olun, ecel vardır ,gelir bir gün
Emanettir kuşça canın, issi vardır, alır bir gün
Nice bin kerre kaçarsan, yedi deryalar geçersen
Pervaz uruben uçarsan, ecel seni bulur bir gün
İş bu meclise gelmeyen, anup nasihat almayan
Elif’ten be'yi bilmeyen, okur kişi olur bir gün
Tutmaz olur tutan eller, çürür şol söyleyen diller
Sevip kazandığın mallar, varislere kalır bir gün
Yunus Emre'm bunu söyler, aşkın deryasını boylar
Şol yüce köşkler, saraylar, viran olur kalır bir gün
-Yunus Emre-
- Log in to post comments